A-

A+

KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI DÜNYASINDA İLGİNÇ BİR GÜN! (BÖLÜM 1)

17 Temmuz 2019, Türkiye’de kişisel verilerin korunması için ilginç bir gün. Bunun sebebi ise yayınlanan Kişisel Verileri Koruma Kurulu (“Kurul”) kararları. Şu ana kadar Kişisel Verileri Koruma Kurulu birçok karar yayınlandı. Peki son yayınlananları ilginç kılan nedir?

Kararların içeriğine ve önemine istinaden bunları kararlarına göre bir yazı dizisiyle açıklamak istedik.

Bunlardan yurt dışına aktarımla ilgili kararla başlayalım:

BÖLÜM 1

YURT DIŞI MERKEZLİ MAİL SUNUCULARINDAN ALINAN E-POSTA HİZMETLERİ KANUNUN YURT DIŞINA AKTARIM KURALLARINA UYMAK ZORUNDA

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) yürürlüğe girdikten sonra en tartışmalı konulardan biri yurt dışına aktarım, bunların arasında da yurt dışı kaynaklı e-posta hizmetlerinin kullanılışıydı. Her ne kadar Kanun’un kişisel verilerin yurt dışı aktarımını düzenleyen 9. maddesi oldukça açık olsa da[1] pratikte tam olarak uygulanamıyordu. Zira mevcut durumda operasyonel olarak yurt dışı merkezli Google, Office 365 gibi e-posta hizmetlerinin sağladığı kolaylığı ve verimliliği sağlayacak bir yurt içi merkezli e-posta hizmeti olmadığı düşünülüyor. Bunun sebebi ise söz konusu şirketlerin bu hizmetlere olan yatırımının fazlalığı ve yıllardır kullanıyor oluşuna dayalı güven.

Kanun yürürlüğe girinceye kadar şirketler de haliyle en çok kullanılan ve uluslararası güvenilirliği olan e-posta hizmetlerini tercih ettiklerinden yerel bir e-posta hizmetine geçmeleri masraf ve operasyonel zorluk yaratabiliyordu. Bu sebeple bir nevi söz konusu maddeyi bu konu su yüzüne çıkana kadar görmezden gelmeyi tercih ediyorlardı. Tabi bunun nedenlerinde biri de 9. maddede sözü geçen “güvenli ülkelere aktarım” istisnası ve güvenli ülkelerin belirleneceğine olan inançtı. Bu zamana kadar Kurul’un bu ülkeleri hangi kriterlere göre belirleyeceğine dair yayınladığı Karar dışında bir gelişme olmadı. Bu kriterler açısından ise, şu an için en önemli sorun, “karşılılık” prensibi gibi gözüküyor.

Hal bu olacak ki, yurt dışı bazlı e-posta hizmeti kullanmak isteyen bir veri sorumlusu, bu belirsizliği gidermek amacıyla Kurul’a başvuruyor ve belki de beklediği sonucu alamıyor.

Kurul, bu başvurunun sonunda verdiği 2019/157 sayılı kararında uygulamanın Kanun’un 9. maddesi çerçevesinde kullanılması gerektiğini iletiyor. Karşılığında bir ceza veya düzeltme tedbiri uygulanmıyor; ancak bunun sebebi başvuran veri sorumlusunun henüz bu hizmetten yararlanmıyor oluşu ve yararlanıp yararlanamayacağı konusunda görüş alması olabilir.

Bu karar dikkate alındığında, yurt dışı merkezli e-posta sunucusu kullanmak isteyen şirketlerin aşağıdaki uygulamaları yapması gerekecek (ama tabi bunları uygulayarak işin içinden çıkmak çok da kolay değil):

  1. Açık rıza almak -> E-posta hizmetleri, niteliği itibariyle sürekli bilgi ve veri alışverişinin olduğu bir sistem. Çoğunlukla, özellikle kurumsal hesaplara gelen maillerde e-postayı gönderenin adı ve soyadı ile diğer alıcıların e-posta adreslerinde isimleri yer alıyor. Bu durumda her e-postada kişisel bilgisi yer alan her kişiden açık rıza alınması çok da kolay görünmüyor. Bir şekilde bunun bir yöntemi bulunsa dahi kişisel verilerin işlenmesini gerektiren başka sebepler mevcutsa açık rıza alınmıyor. Zira aksi takdirde açık rıza geri alındığında işlemeye devam edilmesi gerekeceğinden açık rızanın bir anlamı kalmıyor ve dürüstlük kuralına aykırılık meydana geliyor. Bütün bunlar değerlendirildiğinde açık rıza almak kullanılabilir bir yöntem gibi görünmüyor.
  1. Kurul’un yayınladığı taahhütnameleri imzalatıp onay almak -> Bu durumda Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’ndeki (“GDPR”)[2] uygulama aksine, sadece Kurul’un çıkardığı taahhütnameyi imzalatmak yeterli değil. Bir de bunu Kurul’a onaylatmak gerekiyor. Burada veri sorumlularının ilk endişesi, ilgili yurt dışı hizmet sağlayıcıların, Kurul tarafından yayınlanan transfer protokollerini imzalamaktan imtina etmeleri.  Diğer endişeleri ise Kurul’un onay vermemesi halinde yurt dışı hizmet sağlayıcıları hiç kullanamayacak olmaları ve yapısal değişikliğe gitmek zorunda kalabilecekleri. Henüz bilinen bir taahhütname onayı gerçekleşmedi ve bilinen bir başvuru da yok ama ilgili hizmet sağlayıcının imzalamayı kabul etmesi ve Kurul’un da pozitif yaklaşacağına inanılırsa bu yöntem en uygun yöntem.
  1. Güvenli ülke ilan edilen ülkelere aktarım -> Yukarıda da bahsedildiği gibi henüz güvenli ülkeler ilan edilmiş değil. Haliyle bu istisnadan yararlanılamıyor. Ancak güvenli ülkeler ilan edilirse veri sorumluları e-posta hizmeti aldıkları hizmet sağlayıcılardan verilerinin yalnızca Kurul tarafından güvenli ilan edilen ülkelerde saklanması koşulunu talep edebilir. Bu noktada, her halükârda hizmet sağlayıcılar ile yapılan sözleşmelerde, verilerin saklanması için Avrupa Komisyonu tarafından ilan edilen güvenli ülkelerinden birinin seçilmesi doğru olacaktır. Elbette, bu seçim yapılırken, Türkiye’nin genel uluslararası politikaları çerçevesinde karşılılık bakımından sorunlu olabileceği düşünülebilecek ülkelerin listenin dışında tutulması gerekir. Böyle bir yaklaşım, taaahütname imzalamak yoluyla yapılacak bir başvurunun başarı oranını arttırabilir.
  1. Yerel veya yurt içi merkezli sunucu -> Yerel sunucu kullanımı özellikle start uplar gibi küçük ölçekli şirketlere yüksek bir masraf kalemi oluşturabilir. Yurt içi merkezli e-posta sunucularından ise en azından şimdilik Google veya Office 365 gibi bir yatırım ve verimlilik beklemek güç. Halihazırda yıllardır kullanılan ve sistemin parçası olan e-posta hizmetlerinden kopmak ise veri sorumlusunun faaliyetleri ve global rekabetine ciddi zararlar doğurabilecektir.

Özetle Kurul’un bu kararı Kanun ile uyumlu ve hali ile böyle bir soru karşısında beklenen bir cevap olsa da şu anda 9. madde çerçevesindeki yurt dışına aktarım uygulamaları pek de iç rahatlatan türden değil. Güvenli ülkeler bir an önce ilan edilmeden veya taahhütnameler e-posta hizmeti sağlayıcılarına imzalatılıp Kurulca onaylanmadan veri sorumluları rahat nefes alınamayacak gibi görünüyor.

Önerilerimiz:

  • Bazı regüle sektörler açısından, birincil sistemlerin yerel sunucularda tutulması gerektiği malum. Bu noktada, aslında kanun koyucunun, net bir şekilde verilerin yurt dışına aktarımı konusundaki tutumunu da ortaya koyması ve kişisel verilerin yerel sunucularda tutulması yönünde bir politikası ya da tercihi varsa, bunu açıklaması tüm veri sorumlularının gerekli altyapıyı gecikmesizin bütçelendirmesi ve kurması için bir başlangıç olacaktır. Milli güvenlik vb nedenler ile, kanun koyucu tarafından net bir tercih açıklanmadığı sürece, veri sorumlusu şirketler global rekabetin bir parçası olabilmek için uluslararası hizmet sağlayıcıları tercih etmek zorunda olacaklardır.
  • Global hizmet sağlayıcılar, (Google gibi) Kanun’un 9. Maddesinde ve İlke Kararı’nda belirtilen kriterleri sağlayan bir altyapıyı kurarak ve veri sorumlusu olarak yeterli bir korumayı yazılı olarak taahhüt ederek Kurum’a kendileri başvurabilir ve güvenli kabul edilmelerini talep edebilirler.  Bu durumda, bu global şirketlerden hizmet alan her bir veri sorumlusunun ayrı ayrı başvuru yapması yerine, yapılacak bir başvuru ile Madde 9 (2) (b) hükmü kapsamında izin alınabilir. Böyle bir başvurunun Kanun’un lafzına ve ruhuna aykırı olmayacağını düşünüyoruz. Ama Kanun’un tadili değerlendirilirken, GDPR madde 45 hükmüne paralel olarak “üçüncü ülke veya söz konusu üçüncü ülke dahilindeki bir bölge veya bir ya da daha fazla sayıda sektör ya da uluslararası kuruluş”un da yurtdışına veri aktarımı açısından “güvenli” ilan edilmesine imkân verecek şekilde KVKK madde 9’da açık bir düzenleme yapılmasının da faydalı olacağı kanaatindeyiz.
  • Diğer yandan, yeterli korumanın bulunduğu ülkeler listesi yayınlansa dahi, KVKK madde 9 (2) (b) uyarınca Kurum tarafından yayınlanan taahhütnamelerin Türkiye’deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri sorumlusu/veri işleyen tarafından imzalanmış olmasının yeterli olması ve GDPR madde 46’de olduğu gibi ayrıca Kurul’un izninin aranmaması uygulamadaki sorunu büyük ölçüde çözecektir. Bu taahhütnamelerin bildirimi ya da sicile kaydı yolu da, kanun koyucu tarafından izine alternatif olarak değerlendirilebilir.   

 

[1] Kişisel verilerin yurt dışına aktarılması

MADDE 9- (1) Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına aktarılamaz.

(2) Kişisel veriler, 5 inci maddenin ikinci fıkrası ile 6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şartlardan birinin varlığı ve kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede;

  1. a) Yeterli korumanın bulunması,
  2. b) Yeterli korumanın bulunmaması durumunda Türkiye’deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri sorumlularının yeterli bir korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve Kurulun izninin bulunması,

kaydıyla ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın yurt dışına aktarılabilir.

[2] GDPR Article 46/2

(c) standard data protection clauses adopted by the Commission in accordance with the examination procedure referred to in Article 93(2);

(d) standard data protection clauses adopted by a supervisory authority and approved by the Commission pursuant to the examination procedure referred to in Article 93(2);