A-

A+

İş Hukuku Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk

Adalet Bakanlığı’nca geçtiğimiz yıl içinde taslak olarak görüşe açılan İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı’nın (Tasarı”) yakında Meclis önüne gelerek kanunlaşması beklenmektedir. Tasarı ile getirilen en önemli ve üzerinde en çok tartışılan değişiklik, iş hukuku uyuşmazlıklarında öncelikle arabuluculuk yoluna başvurulmasının zorunlu hale getirilmesidir.

Arabuluculuk Uygulaması

Arabuluculuk Kanunu: 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (Arabuluculuk Kanunu”) 22 Haziran 2012 tarihinden beri yürürlükte olup; arabuluculuk, mahkeme yoluna alternatif bir uyuşmazlık çözüm mekanizması olarak uygulanmaktadır. Arabuluculuk uyuşmazlıkların, mahkeme sürecine göre daha kısa sürede, daha az masrafla ve gizli şekilde çözümü bakımından tercih edilebilecek bir mekanizmadır. Bu süreçte arabulucunun rolü, taraflar adına karar vermek ya da çözüm önerilerinde bulunmak değil, bağımsız ve tarafsız bir üçüncü kişi olarak, taraflar arasında uygun iletişim ortamını yaratmak suretiyle çözümü tarafların kendilerinin bulmasını sağlamaktır.                                                  

İhtiyari Süreç: Arabuluculuk, Arabuluculuk Kanunu kapsamında ihtiyari olarak yürütülen bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olduğundan, taraflar arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler.

Anlaşmanın İcrası: Arabuluculuk süreci sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin ne şekilde sonuçlandığı bir tutanak ile arabulucu tarafından belgelenir ve taraflarca imzalanır. Taraflar arasında anlaşma sağlanamaması halinde, dava yolu açık olup; dava yoluna gidilmesi, ancak tarafların anlaşması ve bu yönde bir anlaşma belgesi düzenlenmesi halinde kısıtlanmıştır.  Taraflar, genel görev ve yetki kurallarına göre uyuşmazlığa bakması gereken İş Mahkemesinden bu anlaşma belgesinin icra edilebileceğine dair şerh verilmesini talep edilebilir ve bu şerhi içeren anlaşma, artık ilam (mahkeme kararı) niteliğinde sayılır.

İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk

Tasarı ile Getirilen Düzenleme: Toplu iş sözleşmeleri bakımından halihazırda kısmen uygulanmakta olan arabuluculuk mekanizmasının, Tasarı ile bireysel iş ilişkileri bakımından da uygulanması öngörülmektedir. Tasarı’nın Zorunlu Arabuluculuk başlıklı 3. maddesi ile, Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi alacağı ile işe iade talebiyle açılacak davalarda, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunludur” hükmü getiriliyor.  Bu hüküm ile arabuluculuk dava şartı haline getirilmekte, yani tarafların önce arabuluculuğa başvurmadan  mahkemeye gitme hakkı kısıtlanmaktadır.   

Arabuluculuk Süreci: Tasarı ile getirilen düzenlemeye göre, arabuluculuk başvurusu, uyuşmazlığın karşı tarafının yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu bulunmayan yerlerde ise görevli sulh hukuk mahkemesine yapılacaktır. Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nca verilen listeden taraflarca bir arabulucu belirlenecek ve bu arabulucu arabuluculuk bürosu tarafından görevlendirilecektir. Arabulucu, görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde süreci sonuçlandıracaktır. Bu süre ancak zorunlu hallerde en fazla bir hafta uzatılabilecektir. Arabuluculuğa başvuru usulü, arabulucunun görevlendirilmesi ve arabuluculuk görüşmelerine ilişkin diğer hususlar yönetmelikle düzenlenecektir.

Gerekçe: Tasarının gerekçesine göre, iş hukuku uyuşmazlıklarında arabuluculuk yönteminin öngörülmesindeki temel neden, iş mahkemelerinin aşırı iş yükü ve dava süreçlerinin bu nedenle çok uzamasıdır. Yine Tasarı’nın gerekçesinde, iş mahkemelerinin görev alanına giren uyuşmazlıkların yapısının tarafların konuyu müzakere ederek anlaşmaları suretiyle sonuçlandırılmasına uygun olduğu, 2012 yılından bu yana ihtiyari arabuluculuğa götürülen uyuşmazlıklarının yüzde 72’sinin işçi-işveren uyuşmazlığı olduğu ve bunların yüzde 100’e yakın oranda anlaşmayla sonuçlandığı belirtilmektedir.

Karşı Görüş: Diğer yandan, arabuluculuğa başvurmanın zorunlu tutulması, iş hukukunun temel prensibi olan işçinin koruma ilkesine uygun olmadığı gerekçesi ile eleştirilmektedir. Arabuluculuk sisteminin aslen gönüllülük esasına dayandığı ve her iki tarafın bu süreçte eşit haklara ve imkanlara sahip olduklarının kabul edildiği, ancak bireysel iş uyuşmazlıklarında işveren karşısında zayıf konumda olan işçinin, işveren ile eşit konumda değerlendirilemeyeceği belirtilmektedir. Kamu denetiminin etkin olduğu ve resen araştırma ilkesinin uygulandığı bireysel iş hukuku alanında zorunlu arabuluculuk uygulaması ile işçinin haklarının korunamayacağı vurgulanmaktadır. Zira, tarafsız konumdaki arabulucunun, işçiyi mahkeme sürecinde olduğu gibi hakları ve alacağı miktar konusunda bilgilendirmesi söz konusu olmayacaktır.  

Yargıtay’ın İcra Edilebilirlik Şerhine İlişkin Kararı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin  8 Aralık 2016 tarihli, arabuluculuk tutanağına icra edilebilirlik şerhi verilmesi konusundaki kararı, konuyla ilgili farklı bir yönden de tartışmalara yol açmış bulunmaktadır.

Davanın Kapsamı: Dava konusu uyuşmazlıkta, davacı işveren tarafından mahkemeden, işçi ile işçinin alacaklarının belirlenmesi ve ödenmesine ilişkin arabulucu nezaretinde varılan anlaşma tutanağına icra edilebilirlik şerhi verilmesi talep edilmiştir. İşçi tarafı ise, işçinin arabulucu ile hiçbir görüşme yapmadığı, belirtilen ödemenin de bir kısmının yapılmadığını ve bu nedenlerle anlaşmayı reddettiğini belirtilmiştir.

Yargıtay’ın Kararı: Arabuluculuk Kanunu’nun 18. maddesine göre, mahkeme incelemesinin kapsamı anlaşma içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır.  “Cebri icraya elverişlilik incelemesi kapsamında Yargıtay, Arabuluculuk Kanunu’nun 1. Maddesinde yer alan, arabuluculuğa ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde başvurulabileceği hükmüne değinmiştir. Anlaşmanın bir ibra içerdiği, ibranın da Borçlar Kanunu’na göre tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda gerçekleştiği ve bu nedenle cebri icraya elverişli olmadığı kararını vermiştir.

Eleştiriler: Bu karar, arabuluculuk anlaşmasının maddi hukuk sözleşmesi olduğu ve var olan hukuki uyuşmazlığı bütün sonuçları ile ortadan kaldıran bir sözleşme olduğu, icra edilebilirlik şerhi talebi davasında konu değerlendirmesi yapılamayacağı gerekçeleri ile eleştirilmektedir. Diğer bir deyişle, anlaşma içeriğinde ibradan söz edilmesi, mahkemeye ibra hususunu inceleme yetkisi vermemektedir

Değerlendirmemiz: Ülkemizde halen oldukça yeni bir uygulama olan arabuluculuğun, özellikle iş hukuku gibi tarafların eşit konumda değerlendirilmediği konularda uygulanması oldukça hassasiyet taşıdığı kanısındayız. Yukarıda özetlenen Yargıtay kararı, arabuluculuk anlaşmalarına icra edilebilirlik şerhi verilmesi hususunda daha detaylı yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğunun göstergesi olarak nitelendirilebilecektir. Bu kararın da mevcut yasa çalışmalarında değerlendirileceğini düşünmekteyiz.  

 

***