Danışman


A-

A+

Olağanüstü Hal Uygulamasının Ticari Hayata Etkileri

Bilindiği üzere, 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin ardından, 21 Temmuz 2016 tarihi itibariyle Bakanlar Kurulu tarafından 90 gün süre ile olağanüstü hal ilan edilmiş, 19 Ekim 2016 tarihi itibariyle ise bu süre ikinci bir 90 gün için uzatılmıştır. 

Olağanüstü Hal Kanunu uyarınca, TBMM’nin, Bakanlar Kurulu’nun istemi üzerine olağanüstü hal süresini en fazla dörder aylık dönemlerle uzatma imkanı bulunmaktadır.

Halen devam eden olağanüstü hal uygulamasının ve bu kapsamda Bakanlar Kurulunca çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile yapılan düzenlemelerin ticari hayata yansımalarına ilişkin bazı hukuki değerlendirilmelerimiz aşağıda özetlenmektedir.

Sözleşme İlişkilerinde Mücbir Sebep İddiası

Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde düzenlenen ifa imkansızlığı’ kapsamında, olağanüstü hal ilanı öncesinde akdedilmiş bir sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğünün yerine getirilememesi söz konusu ise, mücbir sebepten söz edilmesi mümkün olabilecektir. Ancak mücbir sebep iddiasına dayanabilmek için tek başına olağanüstü halin varlığı yeterli olmayıp, sözleşmenin ifasının, doğrudan olağanüstü hal uyarınca getirilen herhangi bir uygulama nedeniyle imkansız hale geliyor olması gerekmektedir.

Olağanüstü hal durumu ile bağlantılı olarak mücbir sebep iddiasında bulunulup bulunulamayacağı, her bir sözleşmenin kendi koşullarına ve özellikle de sözleşmede özel bir mücbir sebep hükmü bulunup bulunmadığına göre değerlendirilmelidir.

Sözleşme Hükümlerinde Uyarlama Talebi

Borçlar Kanunu’nun Aşırı İfa Güçlüğü başlıklı 138. maddesi uyarınca, bir sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkması nedeniyle, sözleşmedeki yükümlülüklerin dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değişmesi halinde, borçlunun sözleşmenin uyarlanmasını talep hakkı bulunmaktadır.

Bu hüküm yabancı para borçlarına da uygulanmakta olup, döviz kurlarında yüksek artışların yaşandığı şu günlerde, özellikle yabancı para üzerinden akdedilen kira sözleşmeleri bakımından önem taşımaktadır.

Döviz kurlarında dalgalanmaların yaşandığı önceki dönemlerde, sözleşmenin uyarlanması konusunda Yargıtay’ın farklı yönlerde kararları olmuştur. Genel olarak, tarafları tacir olan sözleşmelerde, tarafların, basiretli bir tacirden Türk ekonomisini bilerek ve ekonomide yaşanan dalgalanmaları göz önüne alarak ticari hayatın gereklilikleri doğrultusunda hareket etmesi gereğinden söz edilmiş, uyarlama talepleri daha çok bir tarafın tacir olmadığı sözleşmeler bakımından kabul edilmiştir.

Kur artışının beklentilerin üzerinde gerçekleştiği bu dönemde özellikle kira sözleşmelerine ilişkin uyarlama davaları açılmaya başlandığı gözlemlenmekte olup sonuçları ilerleyen günlerde daha net şekilde görülecektir.

İflas Erteleme Hükümlerine Başvurulamaması

Olağanüstü hal kapsamında 31 Temmuz 2016 tarihinde çıkarılan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesi uyarınca, “Olağanüstü halin devamı süresince, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 179 uncu maddesi uyarınca sermaye şirketleri ile kooperatifler tarafından iflasın ertelenmesi talebinde bulunulamaz; bu yönde yapılan talepler mahkemelerce reddedilir.”

İcra ve İflas Kanunu’nun 179. maddesi, iflası istenen şirketlere, şirketin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteme hakkı tanımaktadır. Son dönemlerde ekonomik sıkıntı içinde bulunan şirketlerin sıklıkla başvurdukları bu borç yapılandırma sisteminden, olağanüstü hal sona erene kadar yararlanılması mümkün olmayacaktır.

İşçi İşveren İlişkileri

Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında idarece alınabilecek tedbirler arasında, “işçinin isteği, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, sağlık sebepleri, normal emeklilik ve belirli süresinin bitişi nedeniyle hizmet aktinin sona ermesi veya feshi dışında kalan hallerde işçi çıkartmalarını işverenin de durumunu dikkate alarak üç aylık bir süreyi aşmamak kaydıyla izne bağlamak veya ertelemek” de sayılmaktadır. 

Buna göre, hükümde belirtilen haller dışında işveren tarafından iş aktinin feshi için sınırlandırmalar getirilmesi mümkündür. Henüz bu yönde bir tedbir uygulamasına gidilmemiş olmamakla beraber, mevcut ekonomik koşullar değerlendirildiğinde bu ihtimal de göz önüne alınmalıdır.

***

OHAL’in müzakere edilen sözleşmeler ve özellikle MAC maddeleri açısından değerlendirilmesi.